O, on iki yaşındayken onun bir ismi vardı, açıkça yazılabilen bir ismi.
İsmini on iki yaşındayken kaybetti.
Sekiz yıldır artık N.Ç. olarak bahsediliyor ondan.
Kimse bir kız çocuğunun adını kaybetmesini yadırgamıyor.
Hayatın içinde bir “rumuza” dönmesine şaşırmıyor.
Her şeyi bir yana bırakın sadece bir çocuğun “adını çalmak” bile çok ağır bir suçtur bence, sırf bunun için bile buna sebep olanlar ağır cezalara çarptırılmalıdır.
Ama çarptırılmazlar.
Üstelik adını değil her şeyini çalarlar çocuğun ve gene de kolayca sıyrılırlar işin içinden.
Yıllarca önce Adana’da küçük bir çocuğun başına da aynı şey gelmişti.
Gene yazmıştım.
Sonra mahkûm oldum hakaretten.
Sanıkların hemen hepsi “devlet görevlisiydi” ve her şeyin beş altı yaşındaki çocuğun “kendi isteğiyle olduğu” söylenmişti.
N.Ç’nin sırayla ırzına geçen yirmiden fazla erkek de, “kızın her şeyin farkında olduğu” gerekçesiyle en alt sınırdan cezalandırıldılar.
Yargıtay da onayladı bu anlayışı.
Hukukumuz, şehrin ileri gelenlerinin “her şeyin farkında” olan çocukların ırzına geçmesine cevaz veriyor.
Bir ülkenin hukuku, sahipsiz çocukları değil de onların ırzına geçenleri korursa, o çocukları kim koruyacak?
Kime sığınacak o çocuklar?
Küçücük yoksul çocukları bulup onları “devlet görevlilerine” pazarlayanlar kimden korkacak?